"Referandum sandığına değil devrimci sınıf mücadelesine!"
Düzen cephesi işçi ve emekçileri evet-hayır ekseninde sürmekte olan referandum oyununa dahil etmeye çalışıyor. Tüm güçlerini bunun için seferber ediyor. Ancak öncü işçi ve emekçiler de mütevazi adımlarla da olsa bu oyunu teşhir ederek gerçek kurtuluşun yolunu anlatıyorlar. Buca'da faaliyetlerini sürdüren Tekstil İşçileri Bülteni çalışanları 22 Ağustos günü gerçekleştirdikleri bir forum ile referandum oyununu tartıştı ve gerçek kurtuluşun mücadeleden geçtiğinin altını çizdi.
PSAKD Buca Şubesi'nde gerçekleştirilen etkinlik için toplantı salonuna "Referandum sandığına değil devrimci sınıf mücadelesine! - Tekstil İşçileri Bülteni" ozaliti ve "Düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine, taşeronlaştırmaya, kölece çalışmaya hayır! - Köle değil işçiyiz örgütlüysek güçlüyüz! / Tekstil İşçileri Bülteni" pankartları asıldı.
Etkinlik saat 14.30'da, gerçekleştirilen açılış konuşması ile başladı. Bir tekstil işçisi tarafından yapılan açılış konuşmasında etkinliğin amacı anlatıldı ve düzen içi yalanlara karşı mücadele çağrısı yapıldı. Konuşmanın ardından seminere geçildi.
Anayasa kavramı, demokratik haklar ve çözüm
İlk olarak içerisinde yaşadığımız toplumun yapısı ve kapitalist düzen anlatıldı. Ardından ise anayasanın tanımı yapılarak "Anayasalar mevcut bir toplum yapısı içerisinde, iktidar kurumlarının idari işleyişi ve birbirleriyle olan ilişkilerini anlatan hukuksal metinlerdir." denildi ve onun değiştirici değil malumu ilan eden bir metin olduğu vurgulandı. Önce toplumsal yapının değiştiği, ardından ise mevcut ilişkilere hukuksal biçim kazandırıldığı ifade edildi.
Anaasanın bir diğer bölümünün de hak ve özgürlükler olduğu söylendikten sonra bu hak ve özgürlüklerin sınırları çizildi. Konuşmada bu hakların geçmişte mücadeleler ile kazanıldığı, kazanıldıktan sonra anayasaya yazıldığı ve güvenceye alınmasının da mecut mücaele düzeyi ile ilgili olduğu belirtildi. Anayasada yazsın ya da yazmasın, haklarımızı almanın yolunun mücadeleden geçtiği ÇEL-MER işçilerinin verdiği mücadelesi örnek verilerek anlatıldı.
Anayasanın, işçi ve emekçiler için bir değer taşımadığının anlatılmasının ardından çözümün ne olduğu sorusu soruldu. Kalıcı hak ve özgürlüklerin ancak mevcut siyasal yapıyı yıkacak bir devrim ile kazanılabileceği söylendi. Bir anayasa yazılacaksa bunun da bugünden görülerek değil, sosyalizm koşullarının ihtiyaçlarına göre şekilleneceği belirtildi.
Düzen içi dalaşma ve gelinen yer
İlk konuşmanın ardından mevcut tartışmaların kökenine ve bu güçlerin arasındaki tartışma zeminine dair bir sunum gerçekleştirildi. Bu bölümde anayasanın şekilden ibaret olduğu ve gerçekte bu yaşanan referandumun anayasa ya da demokratik haklar ile bir ilgisi bulunmadığı anlatıldı.
Mevcut tartışmanın anayasanın üç maddesi üzerinden şekillendiği belirtilerek bunun gerisinde de AKP'nin iktidar gücü olmak üzere yaptığı hamleler olduğu söylendi. Anayasa Mehkemesi, HSYK ve askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması gibi maddeler dışındaki değişiklik tekliflerinin ise aslında "garnitür" olarak konulduğu söylendi. Ardından da maddelerin içeriklerine dair genel planda değinildi.
Evet-hayır ikileminin bir ve aynı kapıya çıktığı söylendikten sonra “Evetçi”lerin ve “Hayırcı”ların yalanlarına değinildi. Tarafların kiminin demokratikleşmeden bahsettiği, kiminin açlık ve yoksulluğu, kiminin ise şovenizmi kullandığı anlatılarak esas amaçlarının işçi ve emekçileri kendi düzen içi mücadelelerine yedeklemek olduğu söylendi.
Kimi sol güçlerin de bu evet-hayırcı cepheye şu yada bu ölçüde katıldığı vurgulanarak bunun tehlikeleri anlatıldı. Siyasetlerin bu tuzağa düşerken farklı gerekçeler sunduğu da söylenerek çeşitli örnekler verildi.
Düzen güçlerinin sürekli olarak işçi ve emekçileri sahte çözümler için seferber ettiği, seçim, referandum gibi oyunlarla düzen içi mücadele yöntemlerine teşfik ettiği anlatıldıktan sonra devrimcilerin görevinin bu oyunu bozmak, düzen içi çözümleri teşhir etmek olduğu söylendi. Referandumda da aynı görevin geçerli olduğu söylenerek boykot taktiği gerekçelendirildi.
Boykot taktiği vurgulandıktan sonra bu taktiği savunan farklı güçlerin temsil ettikleri çizgi de ek bir değerlendirmeye konu edildi. Komünistlerin bu taktiği doğrudan düzen dışı bir çizgi ile birleştirmek istediği anlatıldı. Çeşitli güçlerin oluşturduğu boykot cephesinin ise yine de anlamlı olmakla beraber alternatif anayasaları gündeme getirdiği yani mücadelenin düzen içi yapısını aşamadıkları vurgulandı. Tüm bu boykot biçiminin evet-hayır ikilemi ile aynı zemine düşme tehlikesi içerdiği ve anayasal düzeni toptan reddetme biçimini alamadığı anlatıldı. Konuşma mücadele çağrısı ile son buldu.
Canlı tartışmaların gündemi boykot taktiği ve birlikte mücadele
Sunumların ardından kısa bir ara verildi ve sonra soru-yanıt bölümüne geçildi. Bu bölümde sol güçlerin neden birlikte hareket etmediği ve referandumda işçiler kazanmayacağına göre neden boykot çalışması yürütüldüğü gibi sorular soruldu, ayrıca tartışmalara dair pek çok işçi ve emekçi görüşlerini söyledi.
Solun birlikte hareket etmesine dair programatik ayrımlar anlatılarak referandum süreci üzerinden örnekler verildi. Çözüm olarak ise işçi ve emekçilerin genel olarak mücadeleye atılmaları gerektiği, özelde ise tekstil sektöründe işçi sınıfının birliğinin sağlanması ve çalışmanın yaygınlaştırılması tartışıldı. Etkinlik mücadele çağrısı yapılması ve önümüzdeki hafta tekstil ve metal işçilerinin birarada gerçekleştireceği eylemin çağrısı ile son buldu.
Tekstil ve Metal işçileri önümüzdeki hafta 29 Ağustos Pazar günü saat 16.00'da Karşıyaka'da bir yürüyüş gerçekleştirerek boykot tutumunu ilan edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder