12 Ocak 2010 Salı

2009 saldırılar ve direnişlerle geçti...

Kapitalist krizin patlak vermesinin ardından sermayenin saldırıları 2009’da daha da arttı. Dalga dalga gelen saldırılarla krizin faturası işçi sınıfı ve emekçilere ödetilmek isteniyordu. İşten atmalar, ücretsiz izinler, ücret gaspları, sosyal hakların tırpanlanması saldırıların başlıca biçimleriydi.


Krizin etkilerinin hissedilmesiyle birlikte işçi sınıfı fabrika işgal eylemleri yapmaya başladı. Tezcan Galvaniz’de işten atılmalara karşı 400 işçinin polis barikatlarını fiilen aşarak ve D-100 karayolunu kapatarak şehir merkezine kilometrelerce yürümelerini Renault, Bosch, Türk Philips ve Asil Çelik’te üretime ara verilmesi ve ücretsiz izinlere karşı işçilerin yaptığı protesto yürüyüşleri takip etti. Bu fiili yürüyüşler metal sektöründe toplu sözleşmeler imzalanmadan önce gerçekleşen haftalık yürüyüşlerle artarak devam etti.

İşçi sınıfının kriz sürecindeki fiili protesto yürüyüşlerini Sifaş, Nergis Tekstil, Ünsa Ambalaj, Gürsaş, Koluman-Kogel, Lgs-Sky gibi birçok fabrikada işten atılmalara karşı ve sendikalaşma mücadelesi nedeniyle ortaya çıkan fabrika direnişleri izledi. Kitlesel gösterilerin yanısıra DESA, Yörsan, Unilever, IBM gibi uzun süreden beri devam eden işçi eylemleri ve direnişler de yaşandı.

Vira ve Kürşat adlı taşeron firmalarda çalışan işçiler, sözleşmelerinin yenilenmesi ve kadrolu çalışma talepleriyle direnişe geçtiler ve açlık grevi yaptılar. TORGEM Tersanesi işçilerinin üç aylık ücretlerini alamamaları üzerine başlattıkları eylem ise kazanımla sonuçlandı.

Sinter işçileri 36 saat süren fabrika işgallerinin ardından sendika hakkı mücadelelerine fabrika kapısı önünde günlerce devam ettiler. Direniş nedeniyle sıkışan Sinter patronu fabrikada bulunan makineleri kaçırmak zorunda kaldı.

2009 yılı boyunca mevzi direnişler sürekliliğini ve yaygınlığını korudu. Sona eren direnişlerin yerini yeni direnişler aldı. DESA Deri, Kurtiş Matbaası, Entes Elektronik, Grammer, Asil Çelik, Asemat, Şirin Tekstil, ATV-Sabah, E-Kart bu direnişlerin en önemlileriydi.

Fakat tüm bu direnişlerin hiçbiri sınıf hareketini sarsacak ve toparlayacak güçte bir etkide bulunamadı. Daha çok kendi yakın çevrelerindeki işçiler üzerinde dolaylı etkileri oldu. Özgün bir örnek olan DESA direnişi ise, direnme kararlılığının bir simgesi olması bakımından ayrı bir etki yarattı.

İşçi sınıfı, uzun süreli durgunluğunun ardından 2009 yılında hissedilir bir şekilde yeniden hareketlenmiş, yaygın eylemliliklerle saldırılara karşı durmaya çalışmıştır. Halihazırda hareketlilik oldukça yoğundur. Örgütlü-örgütsüz birçok sanayi havzasında işçiler sermayenin saldırılarına karşı ayaktadırlar. Bu hareketlilik henüz merkezi bir yönlendiricilikten ve ortak bir örgütlenme zemininden yoksundur. Hatta bazıları örgütlü bir güçle bağlantısı olmadığı ölçüde sessiz-sedasız yürümektedir. Ancak işçi sınıfı ile sermaye arasındaki karşıtlık büyümekte ve saflar belirginleşmektedir. 2010 mücadelenin yükseldiği bir yıl olacaktır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder