20 Şubat 2012 Pazartesi

8 Mart’ta mücadele alanlarına!

Bu yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü 102. kez kutlayacağız. Dünyanın dört bir yanında kadınlar alanlara çıkacak ve hakları için haykıracaklar. Sermale devleti ise kadınların gözünü boyamak ve mücadele etmelerine engel olmak için türlü yöntemleri devreye sokacak. Ancak tüm bunlara karşı bu yıl alanlara çıkmak için pek çok sebebimiz var.

Bir yanda fabrikalarımızda çalışma koşulları hiç olmadığı kadar ağırlaşmış, ücretlerimiz de sefaletin altına düşmüş durumda, öte yanda ise her gün yeni bir kadın cinayeti haberi ile karşı karşıyayız.

Fabrikalarda sömürülen emekçi kadınlar!

Emekçi kadınlar yüzyıllardır fabrikalarda erkek sınıf kardeşleriyle birlikte çalışıyorlar. Ancak erkek sınıf kardeşlerinden farklı olarak, daha katmerli bir sömürüye ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Ağır çalışma koşullarında, daha düşük ücretlerle ve uzun saatler boyunca çalıştırılıyorlar. İş güvenceleri olmadığı için, öncelikle kadın emekçiler kapının önüne konuluyor.

Bugün BEGOS’ta, Gıda Çarşısı’nda, Karabağlar’da, Sarnıç’ta yüzlerce küçük tekstil atölyesinde ağırlıklı olarak kadın işçiler çalışıyor. Ancak emekçi kadınların kağıt üzerindeki sınırlı hakları bile bugün patronlar tarafından gasp ediliyor. Pek çok yerde emekçi kadınlar çocuk yapmadan önce patronlarına danışmak zorunda kalıyor.

Emekçi kadınlar fabrikalarda üç kuruşa köle gibi çalıştırılıyor. Ama bırakalım sendikayı sigortalar dahi düzenli yatırılmıyor. Bugün BEGOS’ta fabrikalar artık tabela bile yaptırmıyorlar çünkü bir kaç ayda bir yeni bir şirket kurup işçileri oraya aktarıyorlar. Meslek hastalıklarına yakalanlar ise hızla kapının önüne konuyor. Burjuvazi ve uşakları yeni kölelik yasalarıyla bu durumu daha da ağırlaştırmanın hazırlıklarını yapıyorlar.

Fabrikada, evde, sokakta şiddete uğrayan kadınlar!

Kadınların yaşadığı sorunlar yalnızca fabrikalarda yaşadıkları ile sınırlı değil. Fabrikada kölece çalışan kadınlardan aynı zamanda evde de kocalarına kölelik etmeleri isteniyor. Ev işleri, çocuk bakımı gibi pek çok “görev” ile karşı karşıya kalan kadınlar, türlü sebeplerle şiddete uğruyor ve hatta katlediliyor.

AKP hükümeti göreve geldiğinden bu yana kadın cinayetlerinin yüzde bin dört yüz arttığı söyleniyor. Kadına şiddet uygulayanlar, kız çocuklarına tecavüz edenler bırakın ceza almayı neredeyse ödüllendiriliyor.
Yine kadın cinayetleri hemen hergün gündeme geliyor. Failler ise, sadece tetiği çeken erkekler değil, meclisi, hükümeti, medyası, mahkemeleri, eğitim sistemi ile tüm düzen güçleri ve kurumlarıdır. Sermayenin ve düzeninin çıkarları adına, tüm düzen güçlerinin elbirliğiyle yarattığı, elbirliği ile akladığı, sistematik olarak sürdürdüğü bir şiddettir sözkonusu olan.

Kadın erkek elele örgütlü mücadeleye!

Bu sömürü düzeni erkeği de kadını da köle kılıyor, tüketinceye kadar sömürüyor. Güzel olan, insani olan ne varsa çürütmeye çalıyor. İnsanın insana kulluğunu, erkeğin kadına üstünlüğünü, çoğunluğun azınlığa tahakkümünü dayatıyor.

Bugün bu sömürü düzenine başkaldırmak, kadınıyla, erkeğiyle bu çürümüş sistemi alaşağı etmek elimizde. Fabrikalarda, havzalarda, evde, sokakta, direniş alanlarında, grev çadırlarında elele verip örgütlenmeye, mücadeleye!

Kadın olmadan devrim olmaz, devrim olmadan kadın kurtulmaz!

(Tekstil İşçileri Bülteni Şubat 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder