"Referandum sandığına değil devrimci sınıf mücadelesine!"
Düzen cephesi işçi ve emekçileri evet-hayır ekseninde sürmekte olan referandum oyununa dahil etmeye çalışıyor. Tüm güçlerini bunun için seferber ediyor. Ancak öncü işçi ve emekçiler de mütevazi adımlarla da olsa bu oyunu teşhir ederek gerçek kurtuluşun yolunu anlatıyorlar. Buca'da faaliyetlerini sürdüren Tekstil İşçileri Bülteni çalışanları 22 Ağustos günü gerçekleştirdikleri bir forum ile referandum oyununu tartıştı ve gerçek kurtuluşun mücadeleden geçtiğinin altını çizdi.
23 Ağustos 2010 Pazartesi
15 Nisan 2010 Perşembe
Sermayenin saldırılarına karşı 1 Mayıs’ta alanlara!
Bir yandan sefalet içerisinde yaşayıp kölece çalışırken, bir yandan da can bedeli kazanılmış olmasına karşın bütün haklarımıza göz dikildiğini “çaresizce” seyrediyoruz. Yaşamlarımız; adına “neoliberal politikalar” dedikleri saldırılarla adeta cehenneme çevriliyor. Bu saldırıların sebebi ise sermayenin kar hırsından başka bir şey değil.
Kendimize sıklıkla soruyoruz: “Neden çalışıyoruz, neden katlanıyoruz?” diye. Zorunlu ihtiyaçlarımızı dahi karşılamayan ücretlerimizi aldığımız günlerde özellikle soruyoruz bu soruyu. İşçi veya memur olarak çalışmamıza rağmen artan borçlarımızı düşünürken, asgari ücretin bile altında çalıştırılırken, zorunlu olarak mesaiye kaldığımız, sigortasız, iş güvencesiz çalıştırıldığımız, öğle paydosunda yemek sırasına girip bir an önce dinlenebilmek için koştururken “hayvan mısınız?” diye bize hakaret edilirken soruyoruz.
Kendimize sıklıkla soruyoruz: “Neden çalışıyoruz, neden katlanıyoruz?” diye. Zorunlu ihtiyaçlarımızı dahi karşılamayan ücretlerimizi aldığımız günlerde özellikle soruyoruz bu soruyu. İşçi veya memur olarak çalışmamıza rağmen artan borçlarımızı düşünürken, asgari ücretin bile altında çalıştırılırken, zorunlu olarak mesaiye kaldığımız, sigortasız, iş güvencesiz çalıştırıldığımız, öğle paydosunda yemek sırasına girip bir an önce dinlenebilmek için koştururken “hayvan mısınız?” diye bize hakaret edilirken soruyoruz.
Mücadele tarihimizde 1 Mayıs
19. yüzyılda üretim ağırlıklı olarak kol emeğine dayanıyordu. Işçiler ağır çalışma koşulları altında 14-15 saat boyunca çalıştırılırken küçük yaştaki çocuklar karın tokluğuna çalıştırılırdı. Iş güvenliğinin ve sağlıklı çalışabilme koşullarının olmadığı, örgütlenme ve grev hakkının bulunmadığı böyle bir dönemde işçiler daha da yoksullaşırken, patronlar eşi görülmemiş bir şekilde semiriyordu.
1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu “8 saatlik iş günü” mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti.
ABD’nin Şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin bu talep için başlattığı eylem kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.
1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu “8 saatlik iş günü” mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti.
ABD’nin Şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin bu talep için başlattığı eylem kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.
TEKEL’den TARİŞ’e; 1 Mayıs’tan 26 Mayıs’a... Emeğin baharına yürüyoruz!
TEKEL işçilerinin 78 gün süren direnişi, çadırların toplanması ile birlikte fiili olarak sona erdi. İşçiler sendika bürokratlarının oyunlarını altedemeyerek evlerine döndüler. Ancak bu onurlu direniş işçi sınıfına üzerindeki ölü toprağını atması için önemli bir imkan sundu. TEKEL işçileri coğrafyanın dört bir yanında işçi ve emekçilere umut olurken “genel grev” şiarını da bir kez daha ete kemiğe büründürerek gündeme getirdi. Kısacası TEKEL direnişi, yıllardır yaşadıkları tüm saldırılara ve katmerleşen sömürüye karşı güçlü bir karşı çıkış örgütleyemeyen işçi sınıfına yeniden direnmeyi öğretti. TEKEL direnişçileri, biz işçi ve emekçileri bir kez daha kavgaya çağırdı.
Geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
Merhaba Tekstil İşçileri Bülteni okurları...
Ben 25 yaşında bir tekstil işçisiyim. Şu an çalıştığım işyerinde üç senedir zam almıyoruz. Ve yediğimiz hakaretler de cabası. Maaş zaten asgari ve hatta altı. Kısacası patron cebini dolduruyor. Biz varlıkla yokluk arasında yaşamaya çalışıyoruz.
Ben 25 yaşında bir tekstil işçisiyim. Şu an çalıştığım işyerinde üç senedir zam almıyoruz. Ve yediğimiz hakaretler de cabası. Maaş zaten asgari ve hatta altı. Kısacası patron cebini dolduruyor. Biz varlıkla yokluk arasında yaşamaya çalışıyoruz.
“Ne yapalım” deyip seslenelim, hakkımızı isteyelim!
Merhaba,
Şu an çalıştığım işyerinde 5 aydır çalışmaktayım. Geldiğim ilk aylar işler yoktu. Bir gün gidiyorduk, iki gitmiyorduk. Gitmediğimiz günleri hem sigortadan, hem de ücretten kesiyorlardı.
Şu an çalıştığım işyerinde 5 aydır çalışmaktayım. Geldiğim ilk aylar işler yoktu. Bir gün gidiyorduk, iki gitmiyorduk. Gitmediğimiz günleri hem sigortadan, hem de ücretten kesiyorlardı.
Yalova’da bir iş cinayeti daha!
Yalova-İzmit karayolunun üzerinde kurulu bulunan Alkım Tekstil’in işçileri, 9 Nisan akşam saat 22.00’ye kadar yaptıkları fazla mesainin ardından evlerine dönmek üzere fabrikanın servisiyle yola çıktılar. Şoförün kontrolü kaybetmesi üzerine araç yoldan çıkarak bariyerlere çarparken, beş kadın işçi feci şekilde can verdi. Serviste bulunan 18 işçi de yaralandı.
Tekstil işçileri 8 Mart alanındaydı…
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, İzmir’de de Sümerbank önünde yapılan bir miting ile kutlandı. Tekstil işçileri de kesik kumaşlardan yaptıkları pankartları ile 8 Mart etkinliğinde yerlerini aldılar. Tekstil işçileri, 1857’de New York’ta katledilen kadın tekstil işçilerine gönderme yaparak “New York’lu tekstil işçilerinin yolundayız! / Tekstil İşçileri Bülteni” şiarlı bir pankart ile eyleme katıldılar.
Çemen Tekstil işçileri kazandı!
Gaziantep Başpınar 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan Çemen Tekstil fabrikasında 74 günlük grevin ardından 26 Mart’ta anlaşma sağlandığı açıklandı.
Toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine DİSK’e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası tarafından 12 Ocak 2010 tarihinde grev kararı alınmıştı.
Toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine DİSK’e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası tarafından 12 Ocak 2010 tarihinde grev kararı alınmıştı.
TARİŞ direnişi kazanım ile son buldu
TARİŞ işçileri fabrikalarının kapatılması ve tazminat haklarının gaspedilmesine karşı 1 Mart günü Alsancak’ta bulunan TARİŞ genel müdürlüğü önünde direnişe başlamıştı. Direniş, 46. gün fabrika yönetimi ile varılan anlaşmanın ardından son buldu.
15 Şubat 2010 Pazartesi
TEKEL direnişi ile dayanışmayı yükseltelim!
TEKEL işçileri iki ay önce, özelleştirme saldırısına karşı, özlük haklarına sahip çıkmak için alanlara çıkmış ve Ankara’yı direnişin merkezi haline getirmişti. Ankara’nın göbeğine kurdukları direniş çadırları ile patronlar devletinin kalbinde işçi sınıfının haklı taleplerini haykırmışlardı.
TEKEL işçilerinin kararlılıkla sürdürdükleri direniş 2 ayı geride bıraktı. Bu iki ay içerisinde gerek devletin kolluk güçleri ve siyasetçileri, gerekse sendika bürokratları direnişi kırmak için türlü oyunlara başvurdular. TEKEL işçileri direnişlerinin ilk günlerinde polisin gaz bombaları ve coplarıyla karşılaştılar. Ancak saldırıya rağmen geri çekilmediler. Saldırıyı püskürttüler.
TEKEL işçilerinin kararlılıkla sürdürdükleri direniş 2 ayı geride bıraktı. Bu iki ay içerisinde gerek devletin kolluk güçleri ve siyasetçileri, gerekse sendika bürokratları direnişi kırmak için türlü oyunlara başvurdular. TEKEL işçileri direnişlerinin ilk günlerinde polisin gaz bombaları ve coplarıyla karşılaştılar. Ancak saldırıya rağmen geri çekilmediler. Saldırıyı püskürttüler.
Tekstil İşçileri Bülteni - Şubat 2010
Tekstil İşçileri Bülteni Şubat 2010 sayısını okumak için tıklayın!
14 Şubat 2010 Pazar
İzmir’de hayat TEKEL işçileri için durdu!
TEKEL işçileri ile dayanışma amacıyla ilan edilen bir günlük dayanışma grevi İzmir’de geniş çaplı yankı buldu. Özellikle belediye otobüslerinin ve trenlerin çalışmaması hayatı durdurdu, grevin etkisini kentin dört bir yanında hissettirdi. Konak’ta gerçekleştirilen eyleme katılım ise 20 bine yakındı.
Direnişteki Kadın TEKEL işçilerinin 8 Mart üzerine düşünceleri
Birnaz Altın (İzmir / Balatçık TEKEL): Ben en azından bu yıl TEKEL işçisi kadınları onure etmek adına etkinliğin adının değiştirilmesini, direnen emekçi kadınlar günü olarak değiştirilmesini isterim. Buradaki kadınlar bunu fazlasıyla hak ediyorlar
Buca’da TEKEL direnişine destek
Buca’da faaliyet yürüten ilerici ve devrimci güçler tarafından oluşturulan Buca TEKEL İşçileriyle Dayanışma İnisiyatifi, gerçekleştirdiği eylem ve etkinliklerle TEKEL direnişini selamlıyor. Dağıtılan binlerce bildiri ve elilanı ile işçilerin talepleri haykırılıyor, yapılan afişler ile dayanışma çağrıları yükseltiliyor.
New York’tan TEKEL’e, kadınlar direniyor!
8 Mart 1857 yılında New York’lu tekstil işçisi kadınlar çalışma koşullarının iyileştirilmesi, “Eşit işe eşit ücret!”, “8 saatlik iş günü” talepleriyle greve çıktılar. 40 bin dokuma işçisinin katıldığı grevi sonlandırmak isteyen patronlar, işçileri fabrikaya kilitledi. Fabrika ateşe verildi ve çoğunun kadın olduğu 129 işçi yanarak can verdi.
Hukuk köşesi: Fazla çalışma (mesai) nedir?
Tekstil işçileri olarak emek sömürüsünün yoğun olarak yaşandığı bir sektörde çalışıyoruz. Bir çok arkadaşımız yasal haklarını bile bilmiyor. Bu durum da patronların ekmeğine yağ sürüyor. Bundan böyle hukuk köşemizde yasal haklarımızı işlemeye çalışacağız. Bu sayıda da son iki aydır hemen her arkadaşımızın şikayet ettiği ve iş kanunda nasıl bir uygulamaya dayandığını bilmediği ‘Fazla çalışma ( mesai) nedir, fazla Çalışma zorunlu mudur?. konularını İş Yasası içerisinde ele alacağız.
Günü kurtarmak değil geleceği kazanmak!
Tekstil işçileri olarak bizler bir çok kötü olayla karşılaşıyoruz. Bunların bir çoğu ise sessiz kalıp hakkımızı aramamamızdan kaynaklanıyor.
Örneğin mesai saati içinde çalışırken yaptığımız işlerde bozuk veya yanlış çıkabiliyor. Bunların telafisi bize mesai saatinde değil de paydos aralarında yaptırılıyor. Bu uygulamayı bir çoğumuz kabulleniyoruz ve paydosumuzu çalışarak geçiriyoruz. Oysa doğru ve hatasız işler gibi tamirleri de mesai saati içinde yapmamız gerektiğini biliyoruz. Ama buna ses çıkartamıyoruz çünkü bizimle beraber çalışan diğer işçilerin bizi desteklemeyeceğinden korkuyoruz.
Örneğin mesai saati içinde çalışırken yaptığımız işlerde bozuk veya yanlış çıkabiliyor. Bunların telafisi bize mesai saatinde değil de paydos aralarında yaptırılıyor. Bu uygulamayı bir çoğumuz kabulleniyoruz ve paydosumuzu çalışarak geçiriyoruz. Oysa doğru ve hatasız işler gibi tamirleri de mesai saati içinde yapmamız gerektiğini biliyoruz. Ama buna ses çıkartamıyoruz çünkü bizimle beraber çalışan diğer işçilerin bizi desteklemeyeceğinden korkuyoruz.
Köle değil işçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz!
İşçiyiz biz, var eden üreteniz. İşçiyiz ve hep böyle kalacağız. Tekstil işçisi, inşaat işçisi güvenlik, hastane vb nerde olursak olalım işçiyiz.
Kendi çalıştığım sektörden biliyorum, genelde kadınlar hep evlenip kurtulacağını düşünür ve işçi kalacağını kabul etmez. Ama hayat böyle olmaz genelde. Yaşam koşullarının zorluğu onları çalışmaya mecbur bırakır. Bizim kaderimiz öyle ya da böyle işçi sınıfının kaderidir. Kimilerimiz de başka sektörlerde çalışmayı kurtuluş olarak görür. Kendine, kaçacak delik arar. Oysa biz her yerde işçiyiz!
Kendi çalıştığım sektörden biliyorum, genelde kadınlar hep evlenip kurtulacağını düşünür ve işçi kalacağını kabul etmez. Ama hayat böyle olmaz genelde. Yaşam koşullarının zorluğu onları çalışmaya mecbur bırakır. Bizim kaderimiz öyle ya da böyle işçi sınıfının kaderidir. Kimilerimiz de başka sektörlerde çalışmayı kurtuluş olarak görür. Kendine, kaçacak delik arar. Oysa biz her yerde işçiyiz!
13 Ocak 2010 Çarşamba
2010 kavga yılı olacak!
2010 yılının ilk Tekstil İşçileri Bülteni ile merhaba! 2009 yılı sermayenin yeni saldırıları devreye soktuğu, işçi ve emekçilere dayatılan yıkım ve köleliğin katmerleştiği bir yıl oldu. Etkisini arttıran kriz işçilerin boynuna yeni kölelik prangaları takarken krizi fırsata çevirmeye çabalayan patronlar takımı kârlarına kâr, servetlerine servet kattılar.
2009 biz tekstil işçileri açısından da zor bir yıl oldu. Kriz ile birlikte işverenler tarafından “öldük bittik” naraları atılmaya başlandı. Bu naralar onların “bitiş”inden çok bizlerin zaten kıt kanaat sürdürdüğümüz yaşamımızın daha da zorlaşacağının sinyalleriydi. Ve çok geçmeden krizden payımıza düşeni fazlasıyla aldık. İşten atmalar, ücretlerin düşürülmesi, taşeronlaştırma, sigortasız çalışma v.b…
2009 biz tekstil işçileri açısından da zor bir yıl oldu. Kriz ile birlikte işverenler tarafından “öldük bittik” naraları atılmaya başlandı. Bu naralar onların “bitiş”inden çok bizlerin zaten kıt kanaat sürdürdüğümüz yaşamımızın daha da zorlaşacağının sinyalleriydi. Ve çok geçmeden krizden payımıza düşeni fazlasıyla aldık. İşten atmalar, ücretlerin düşürülmesi, taşeronlaştırma, sigortasız çalışma v.b…
12 Ocak 2010 Salı
Sefalet ücretini kabul etmeyelim!
Ocak ayına girmiş bulunuyoruz, biz işçiler ve tüm çalışanlar için çok önemli olan asgari ücretin belirlendiği dönem. Yapılan görüşmelerin ardından asgari ücrete üç kuruşluk sefalet zammı yapıldığı açıklandı. Bizler de bu zammın birşeyi değiştirmeyeceğini bilmemize rağmen zam aldığımız için sevindik!
Kadınlar birlik olmalı!
Ben tekstilde çalışan bir kadın işçiyim. Yaşamak için çalışmak zorundayım. Tek maaşla geçinilmiyor. Çalışırken kadın olduğumuz için iki kez sömürülüyoruz. Çalıştığımız yerlerde kadınlara karşı ayrımcılık ise had safhada. Sürekli hakaretlere maruz kalıyoruz. İşyerinde mesaiye kalma zorunluluğumuz var. Kalmak istemediğimizde ertesi gün burnumuzdan getiriliyor. Bize bırakılan kısıtlı zaman içerisinde diğer görevlerimizi yapmaya çalışıyoruz. Robotlaşıyoruz.
Birlikteysek güçlüyüz!
Tekstil işçileri diğer sektörlere göre daha eğitimsizler. Bunun en önemli sebeplerinden biri ise öğrenimlerini yarıda bırakıp küçük yaşta çalışmak zorunda kalanların ilk tercihinin tekstilde çalışmak olması. Çocuk yaşta çalışmaya başlayıp günün büyük kısmını iş yerinde geçiriyoruz. Eve gidince tek isteğimiz yatıp dinlenmek oluyor. Çoğu zaman kitap okumak bile zor geliyor. Haftanın altı günü geç saatlere kadar çalışan bir insanın ailesiyle bile zaman geçirmesi çok zorken sosyal faaliyetlere zaman ayırmak neredeyse imkansız. Tabi bu da patronların işine geliyor, kendi haklarını bilmeden çalışan, dünyadan bihaber bir işçi onlar için daha iyi tabi.
Ama bu bizim kaderimiz değil! Bunun böyle olmasının sebebi bizleriz, birlik olup değiştirebiliriz. Bizler olmasak onlar bir hiç bunu görmeliyiz. Birlikteysek güçlüyüz!
Ama bu bizim kaderimiz değil! Bunun böyle olmasının sebebi bizleriz, birlik olup değiştirebiliriz. Bizler olmasak onlar bir hiç bunu görmeliyiz. Birlikteysek güçlüyüz!
Bir tekstil işçisi
Patronun oyununu bozmak için gücü kullanalım!
Merhaba dostlar, bu yazdıklarımı benim gibi işçi arkadaşların okuyacağını bilmek beni çok mutlu ediyor. Bülten sayesinde derdimizi, sıkıntımızı dile getiriyoruz. Bunun ortak çözüm yolu aramamızın aracı olduğunu düşünüyorum.
Polis vuruyor, polis dövüyor, polis katlediyor... Daha ne kadar sessiz kalacağız?!
Bu yazının konusu aslında hepimizi çok yakından ilgilendiriyor. Son dönemlerde televizyon ve gazetelerde belki bir dakika belki de bir kaç sütunla geçilen haberler var. Birkaç dakika, ama içimizi ürperten… “Nasıl? Bu kadar basit mi? Bu sefer kim?” sorularını sorduran haberler.
Yeni yıl hediyemiz zam yağmuru oldu
Yeni yılı sermaye iktidarının zam saldırısı altında karşılayan işçi ve emekçilere, asgari ücret (sefalet zammı) zammının ardından bir darbe daha indirildi. Yeni yılı milyonlarca emekçiye zehir etmekte kararlı olan sermaye hükümeti, zam saldırısıyla açlık ve sefaleti daha da derinleştireceğinin mesajını verdi.
Patronun kurnazlığı, işçinin saflığı!
Ben Gıda Çarşısı’nda çalışan bir işçiyim. Bir süredir çevremizdeki tekstil işçisi arkadaşlarla biraraya geliyor ve sorunlarımızı tartışıyoruz. Bu sayede haklarımızın neler olduğunu öğreniyor, diğer işletmelerde olup bitenlerden haberdar oluyoruz. Aynı zamanda bir bülten de çıkartıyoruz. Geçenlerde bu çalışmalardan haberdar olan bir arkadaş sorun yaşayan başka bir arkadaşı bize yönlendirdi. 350 TL maaş aldığını ve sigortasının doğru dürüst ödenmediğini söyledi. Ben de asgari ücretin altında ve sigortasız çalıştırmanın yasak olduğunu söyledim. O da kimse ses çıkartmıyor dedi. Sonra da olayı anlattı. Hem dehşete kapıldım, hem de arkadaşlarım adına çok üzüldüm.
TEKEL işçileri hepimiz için direniyor!
Sermaye devleti saldırılarını tüm arsızlığıyla sürdürüyor. İşçi ve emekçilerin sessizliği ise bu haramilere güç ve cesaret veriyor. Özelleştirme saldırısının hedefinde bu kez TEKEL işçileri vardı. Devlet yine “özelleştir-güzelleştir” masallarıyla fabrikalarını peşkeş çekmeyi, işçileri ise kapının önüne koymayı amaçlıyordu. Ancak TEKEL işçileri devletin bu planlarını yerle bir etti.
2009 saldırılar ve direnişlerle geçti...
Kapitalist krizin patlak vermesinin ardından sermayenin saldırıları 2009’da daha da arttı. Dalga dalga gelen saldırılarla krizin faturası işçi sınıfı ve emekçilere ödetilmek isteniyordu. İşten atmalar, ücretsiz izinler, ücret gaspları, sosyal hakların tırpanlanması saldırıların başlıca biçimleriydi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)